-
1 кантовать
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > кантовать
-
2 heel
n. topuk, ökçe, golf sopası ucu, kalleş, aşağılık kimse, alçak————————v. topuğunu yere vurarak dans etmek, topuk takmak, dizinin dibinden ayrılmamak, topuk pası vermek, yana yatmak (gemi), yana yatırmak (gemi)* * *topuk* * *[hi:l] 1. noun1) (the back part of the foot: I have a blister on my heel.) topuk, ökçe2) (the part of a sock etc that covers this part of the foot: I have a hole in the heel of my sock.) topuk, ökçe3) (the part of a shoe, boot etc under or round the heel of the foot: The heel has come off this shoe.) topuk, ökçe2. verb1) (to put a heel on (a shoe etc).) ökçe takmak2) ((usually with over) (of ships) to lean to one side: The boat heeled over in the strong wind.) yana yatmak•- - heeled- at/on one's heels
- kick one's heels
- take to one's heels
- to heel
- turn on one's heel -
3 tilt
n. eğilme, eğim, eğilim, meyil, at üzerinde mızrak oyunu, kavga, dövüş, hız, tente, güneşlik————————v. eğmek, devirmek, yana yatırmak, yana yatmak, eğilmek, mızrakla saldırmak, mızrağı doğrultmak, boca etmek* * *1. eğim (n.) 2. eğ (v.) 3. eğrilik (n.)* * *[tilt] 1. verb(to go or put (something) into a sloping or slanting position: He tilted his chair backwards; The lamp tilted and fell.) eğmek, yana yatmak2. noun(a slant; a slanting position: The table is at a slight tilt.) eğim, meyil, eğiklik- full tilt -
4 tilt
egmek, yana yatirmak; egilmek, yana yatmak; egiklik, yana yatiklik -
5 heel over
v. yana yatmak (gemi), yana yatırmak (gemi) -
6 heel over
v. yana yatmak (gemi), yana yatırmak (gemi) -
7 tip
(burun, parmak, vb.) uç; çöplük; bahsis; tavsiye, ögüt; egmek, yana yatirmak; egilmek, yana yatmak; devirmek; devrilmek; bosaltmak, dökmek; (çöp, vb.) atmak, birakmak; bahsis vermek, görmek -
8 кренить
несов.; сов. - накрени́ть -
9 накренять
-
10 покачнуть
сов.(hafifçe) sallandırmak; yana yatırmak ( накренить) -
11 пошатнуть
сов.1) ( накренить) yana yatırmak2) перен. sarsmak, zedelemekпошатну́ть чей-л. авторите́т — birinin itibarını sarsmak / zedelemek
-
12 cock
horoz; tetik; musluk; saman yigini; ahbap; zirva, saçmalik, aptallik; cüret, (silah) kurmak, tetige almak; (kulak, vb.) dikilmek, kalkmak, kabarmak; dikmek, kaldirmak, kabartmak; (sapka, vb.) yana yatirmak, yan giymek; (saman) yigmak -
13 rake
tirmik; yan yatma; çapkin, hovarda, zampara; tirmiklamak, tirmikla düzeltmek, taramak; (about/around ile) aramak, arayip taramak; hafif yan yatmak; yana yatirmak -
14 bank
n. banka; tuş arası [müz.]; uçağın bir yana yatması; silindir arası (motor); yokuş, kıyı, banko, sahil, yığın, küme, set————————v. parasal işlerini yapmak, para sürmek, para yatırmak, set çekmek; önlemek; uçağı yan yatırarak döndürmek* * *1. banka 2. bankaya yatır (v.) 3. banka (n.)* * *I 1. [bæŋk] noun1) (a mound or ridge (of earth etc): The child climbed the bank to pick flowers.) set2) (the ground at the edge of a river, lake etc: The river overflowed its banks.) kıyı, kenar3) (a raised area of sand under the sea: a sand-bank.) yığın,... kümesi2. verb1) ((often with up) to form into a bank or banks: The earth was banked up against the wall of the house.) toplanmak, yığılmak2) (to tilt (an aircraft etc) while turning: The plane banked steeply.) hafifçe yana yatmakII 1. [bæŋk] noun1) (a place where money is lent or exchanged, or put for safety and/or to acquire interest: He has plenty of money in the bank; I must go to the bank today.) banka2) (a place for storing other valuable material: A blood bank.)...bankası2. verb(to put into a bank: He banks his wages every week.) bankaya yatırmak- banker- bank book
- banker's card
- bank holiday
- bank-note
- bank on III [bæŋk] noun(a collection of rows (of instruments etc): The modern pilot has banks of instruments.) sıra, dizi -
15 put up
havaya kaldırmak, kaldırmak, kapatmak, bildirmek, vermek, sunmak, arzetmek, çıkarmak, artırmak (fiyat), misafir etmek, yerine koymak, yığmak, istif etmek, konservesini yapmak, reçelini yapmak, bahis oynamak, açmak (şemsiye), bir yana bırakmak, önceden ayarlamak, düzenlemek, konaklamak, gecelemek, misafir olmak, kalmak* * *1) (to raise (a hand etc).) kaldırmak2) (to build; to erect: They're putting up some new houses.) dikmek, yapmak, inşa etmek3) (to fix on a wall etc: He put the poster up.) takmak, asmak4) (to increase (a price etc): They're putting up the fees again.) artırmak, yükseltmek5) (to offer or show (resistance etc): He's putting up a brave fight.) ortaya koymak, sergilemek6) (to provide (money) for a purpose: He promised to put up the money for the scheme.) sağlamak, vermek7) (to provide a bed etc for (a person) in one's home: Can you put us up next Thursday night?) evinde yatırmak, misafir etmek
См. также в других словарях:
yatğurmak — yatırmak, bir yana eymek, yan yatırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük